Berekete Kaynaklık Eden Yönüyle Toprak
Kendi yetiştirdiğimiz domates, biber ve meyvelerin soframıza katacağı lezzeti görmek için uğraşırken, yani toprak ile vakit geçirirken; aslında hayatın hızlı akışından, dışsallığın etkisinden uzaklaşarak, bir süreliğine kendimizle başbaşa kalma fırsatını bulmuş oluyoruz. Üretkenliğimizi canladırıyoruz. Domates fidesinin üzerindeki kırmızı uğur böceğini görünce sevinç çığlığı atasımız geliyor. -Demek ki işler yolunda 🙂 – Yaşamı kendimiz olarak anlamlandırmaya çalışırken, değer ölçülerimizin fakındalığını arttırıyoruz. Oraya buraya durmadan, koştururcasına geçen günlerimizin içerisinde en çok ihtiyacımız olan şeyi, durmayı, nefeslenmeyi, yavaşlamayı, şöyle bir kendimize bakmayı deneyimlemek ne kadar iyi olurdu değil mi?
Evet, bu anlamlı duygusallığın yaşanabilmesi için öncelikle TOPRAK unsuruna ve onu tanımaya, anlamaya ihtiyacımız var. Yani organik yaşamın bütünüyle varolabilmesi için en gerekli malzemeye.
Toprak yeryüzünde karaların üzerindeki en ince tabakadır. Onunda bereketli, organik yaşamın sürdüğü bölümü 5-15 cm. lik kısmındadır. Diğer kısımlar bereketli organik yaşama uygun değillerdir. Gereken organik yapıya sahip olabilmeleri için uzun yılların geçmesi gerekir. Uzun yıllar sonra organik yaşamın hareketlendiği bu kısımlar da erozyonlar, toprak kaymaları, kuraklıklar, sel baskınları gibi doğal afetler ile ve sanayi tipi tarımın tercih ettiği kimyasalların kullanılmasıyla zehirlenerek her geçen gün yok olmaktadır.
Kayaların aşınması sayesinde buralardaki mineraller ufalanıp çevreye dağılırlar.Toprağın bileşenleri; %45 mineral, %5 organik madde, %25 hava (boşluk), %25 sudan oluşur.
Mineraller: 90 farklı mineralden sadece %7 kadarı çoğunluğu oluşturur. Bunlar, demir, alüminyum, magnezyum, silikon, kalsiyum, sodyum ve potasyumdur. Toprak sadece minerallerden oluşmaz.
Organik madde: Toprak üzerinde bulunan bitkiler, hayvanlar ve diğer canlılar öldükçe bakteri ve mantarlar tarafından parçalanarak dönüştürülürler. İçinde fazla bir besin maddesi kalmamış, fakat bolca karbon ihtiva eden, su tutma kapasitesi çok yüksek, dağılmayan, kahverengi, güzel kokulu zengin bir organik madde ortaya çıkar. Nihayetinde bu çürüme sürecinin son hali, iyi bahçe toprağı, yani humustur. Toprak organik maddesinin kaynağı, yine toprakta yetişen her türlü bitki oluşumlarıyla birlikte toprakta yaşayan mikro ve makro hayvan varlığının çürümek suretiyle dönüşmesinden ibarettir. Minerallerin %45 oranında ve organik maddenin %5 oranında bulunduğu durumda biz iyi bir toprağa sahip olduğumuzu söyleyebiliriz.
Toprağın altında sürekli bir besin zinciri hareketi vardır. Bu besin faaliyetinin büyük bir kısmı, üst taraftaki 10cm.lik alanda cereyan eder.
Bu karmaşık besin zinciri faaliyeti hakkında bizim bilmemiz gereken özet bilgi, toprakta varolan her türlü canlının önemli bir görevinin bulunduğudur. Şayet zirai ilaçları (zehirli kimyasallar) kullanacak olursak bu kimyasallar, böcek, ot ve mantarlar gibi toprağın ağır işçilerini zehirleyerek ortadan kaldırırlar. Zaman içerisinde kimyasal kullanımı devam ettikçe toprağın bu 5-15cm.lik en bereketli kısmının canlıları öleceği için, ekosistemin dengesi bozulacak, toprak gitgide verimsizleşerek, çoraklaşacaktır. Artık burada ürün yetiştirmek mümkün olamayacaktır.
Öncelikle mevcut bereketli topraklarımıza sahip çıkmalıyız. Onları amacının dışında kullanılmaması için korumaya çalışmalıyız. Bereketi elde edeceğimiz metodları, usulleri insanlarımıza, çiftçilerimize örnekleriyle anlatmalıyız. -Bu arada “Bilinçli bir ekolojik yaşam farkındalığı içerisinde, doğanın uyumlu bir parçası olmak isteyen, özen gösterenler” e de büyük sorumluluklar düşüyor.- Bilinçli bir ekolojik yaşam farkındalığının gereklerini, tam olarak yapamıyor olsak da, hepsine de boş vermeye lüzum yok. Her şeyi tam yapmak çoğu zaman mümkün olmuyor. Fakat zaman önümüzde hızla akıp gidiyor. Anormal iklim olaylarının ortaya çıkması öyle gösteriyor ki artık erteleme lüksümüz kalmadı. Karınca kararınca imkanlar ölçüsünde ne yapılsa yeridir. Hiçbir şey yapmamaktan daha iyidir. Ne istiyoruz? Yaşadığımız bu son güzel günlerin keyfini çıkarmak mı? Yoksa dünyanın bir çok yerinde yaşanan, artık her seferinde dozu artan doğa olaylarıyla, kıyamet senaryosunun zannedilenden çok daha önce geleceğini tahmin edenler olarak, yaklaşan büyük yıkıma (küresel ısınma) seyirci kalmak yerine, hemen şimdi ağaç dikmek mi? Tercihimiz ne olacak?
Evet konumuza dönecek olursak, toprak çok önemli. Mevcut olan verimli topraklara sahip çıkmanın yanında, kıraç arazilerin toprak niteliğini iyileştirmek, yeni toprak oluşturmak, toprak elde etmek zorundayız. Soru şu: bu iş nasıl olacak?
Çok basit. Binlerce yıl boyunca nasıl olduysa yine ayni metotlarla. Fakat süreci hızlandıran teknikler kullanarak. Bu bağlamda agroekolojik tarım uygulamalarını gönül rahatlığıyla uygulayabiliriz. Bunlar permakültür, onarıcı tarım, organik tarım, koruma tarımı, Fukuoka’nın tarım sistemi, biyodinamik tarım, topluluk destekli tarım gibi örneklendirilebilir.
Yerel uygulamaları her bölgede arazinin durumuna göre yöre insanının kendisi belirlemeli. Ekolojik hayatın her türlü sorununun doğada karşılığı, çözümü var. Ekosistemde örüntüleri izlemiş olan atalarımız tarih boyunca türlü türlü doğal çözümler üretmişler. Endüstriyel tarıma geçinceye kadar bu metotlar zaten kullanılıyordu. Önce fenni gübrenin yanında kimyasalların (tarım ilaçları) yoğun kullanımı ile beraber gelen verim artışı, toplulukları cezbederek bu uygulamalardan vazgeçmelerini sağladı. Sonra da unutuldular.
Her konuda olduğu gibi toprak hakkındada fikir sahibi olmak, uzmanlaşmak için ona dokunmalıyız. Onu hissetmeliyiz. Küçük çapta bir topraklaştırma faaliyetinden söz edecek olursak; evlerimizdeki mutfak atıkları, toprak için bizim en önemli mineral ve besin kaynağımız olabilir. Atıklarımızı çöp olarak değil, kompost yaparak değerlendirmeliyiz.Kompost yaparak buna başlayabiliriz. Çeşitli şekillerde yapılan kompostun, elde olan malzemelerle, kendimize göre nasıl yapılacağını internetten kolayca öğrenebiliriz.
Kompost kabaca içinde çürüme sürecini devam ettirecek olan azot, fosfor minerallerinin de olduğu; kuru organik madeler (kuru yapraklar, dal, odun parçaları, talaş v.b) yeşil organik maddeler (yeşil bitki yaprak ve sapları, mutfak atıkları) hayvan gübresi, kaya tozları, odun külü gibi çürüme işleminin devamını sağlayacak maddeleri barındıran canlı bir oluşumdur. Bu oluşum fermantasyonun gerçekleşmesiyle birlikte toprağa karıştırıldıktan sonra onun içindeki biyolojik süreçleri tamamlayarak, mineral ve vitamin desteği, toprak organik maddesi, yani humus haline dönüşecektir. Ölen her canlı, organik madde olarak toprağa geri döner ve topraklaşarak döngüyü tamamlamış olur.Fenni gübreye (kimyasala) para vermek yok. “Temiz hava, temiz su ve temiz gıda” için zehirlerle yapılan üretime hayır diyoruz. Bu konuda sözümüzün geçtiği yerlerde çevremizi bilinçlendirmeliyiz. Bahçede, serada her prosesin doğalı var. İmkansız değil, okadar zor da değil. Bir gayret bunları öğrenelim, öğrendiklerimizi uygulamaya çalışalım.